20 Kasım 2009 Cuma

Hz Süleyman ve Karınca....


Bir gün Süleyman Peygamber bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,-”Bir buğday tanesi yerim” diye cevap verir.
Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber karıncayı bir şişeye koyar.
Yanına da bir buğday tanesi koyar hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler.
Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?
Bunun üzerine Hz. Süleyman karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da:-”Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah verirdi.
Ben de O’na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım” diye cevap verdi.
Karıncanın Duası...
Hz. Süleyman devridir…Kuraklık ve kıtlık her yeri kavurmaktadır.
Hz Süleyman mümin bir toplulukla beraber,şehrin dışına,yağmur duasına yönelmiştir.
Yolda bir karınca dikkatini çeker…Zavallı hayvan sırtüstü yatmış,ayaklarını göğe doğru uzatmış,debelenip dua etmektedir.Karıncanın duasına kulak kabartır,Hz Süleyman…
Karınca demektedir ki: “ALLAH’ım bizi sen var ettin…Ve senin rahmetin olmadan biz yaşayamayız…Ya,bize su verirsin yada bizi helak edersin.Emir,ferman senindir.”
Gözleri yaşarır peygamberin…Ve az sonra cebrail’in getirdiği bir haberle de coşar,taşar ağlamaya başlar…
Cebrail,o karıncanın duasının kabul edildiği haberini getirmiştir.
Peygamber yanındaki topluluğa döner: “-Dönün”der,”Siz başkasının duasıyla sulanacaksınız.”

18 Kasım 2009 Çarşamba

Söyleme Hissettir...

Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasındagerçekleşmiş."Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdanrahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasınıistedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes,tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıınabakacağını söyledi.Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadınınsadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devamedeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumdaolmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondakidurumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğindentatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:"Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum... Bu yeribulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izinalmam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanındaoturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi."Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da birzafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes,oturmakta olan zenciye dönerek:"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmemiçin beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptanpilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmakmecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçakpersonelini alkışlayarak tebrik ettiler.O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayıödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelingörebileceği bir biçimde iletildi:"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara neyaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasılhissettirdiğinizi asla unutmazlar."

Mutsuzluk Üzerine....

İnsan çoğu zaman sahip olamadıklarında arıyor mutluluğu. Parası olmayan bir baba; parada, aşık olamayan bir genç kız; aşkta, hasta olan bir ihtiyar; sağlıkta, aç olan bir dilenci; bir parça kuru ekmekte arıyor mutluluğu.Peki çok parası olan her baba mutlu mu?Aşkı doruklarda yaşayan her genç kız mutlu mu?Sağlığı yerinde olan her ihtiyar mutlu mu?Hayır!! Çünkü bizler mutsuzluğu o kadar benimsemişiz ki, o yanımızdan bir an ayrılsa hemen etrafta onu arıyoruz. Bulmakta geç kalmıyor, hemen yanı başımızda bize el salladığını görünce yine baş tacı yapıyoruz.Mutsuzluk bizim her şeyimiz olmuş farkında değiliz.Ne zaman ondan sıkılsak, gözlerimizi geçmişe devirerek ah çekiyor, o zamanlar ne de mutluyduk diye hayıflanıyoruz.Oysa o zamanda mutlu değildik. Sadece mutsuzluğu yanımızda taşıdığımız için geçmişe baktığımızda onu göremiyoruz. Ne yazık ki, onu geçmişte,dünde, yaşanmış bir sıkıntıda bırakamıyoruz.Sımsıkı sarılmış ayrılamıyoruz…